top of page

Boşanma Sebepleri Nelerdir? Nelere Dikkat Edilmeli?

  • Yazarın fotoğrafı: İrem Nalbant
    İrem Nalbant
  • 31 Ağu
  • 6 dakikada okunur

Türk Medeni Kanununa Göre Boşanma Hakkı Tanıyan Durumlar


Evlilik karşılıklı sevgi, güven ve ortak yaşam iradesi üzerine kurulu bir birliktir. Ancak hayatın olağan akışı içerisinde bu birliğin temelden sarsıldığı ve artık sürdürülemez hâle geldiği durumlar yaşanabilir. Kanun evlilik kurumunun ciddiyetini vurgular şekilde, boşanmak için belirli sebeplerin gerçekleşmesi yahut boşanma konusunda anlaşmış olmayı aramaktadır. Taraflar boşanmak konusunda ve boşandıktan sonraki durumlarına ilişkin (velayet, mal rejimi tasfiyesi, nafaka, kadının soyadı, çocukla kişisel ilişki) konularda anlaşamazsa boşanmak isteyen taraf, kanunun boşanmaya izin verdiği sebebin oluştuğunu ispatlamakla yükümlüdür. 


Boşanma sebepleri hem özel hem de genel boşanma nedenleri olarak iki ana başlıkta toplanır. Özel sebeplerin varlığının ispatlanması, bu durumdan zarar gören eş açısından tazminat, mal rejiminin tasfiyesi, velayet, nafaka, çocukla kişisel ilişki kurulması gibi boşanmaya bağlı konularda avantaj sağlar. Genel sebepli boşanmada ise taraflar karşı tarafın kusurlu halini ve kendisinin kusursuzluğunu ispatladıkları ölçüde ve hakimin takdirine göre netice alırlar. 


Özel sebepler zina, hayata kast, kötü muamele veya onur kırıcı davranış,  suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme, terk ve akıl hastalığı durumları iken genel sebep; toplum arasında “şiddetli geçimsizlik” olarak bilinen, hukukta evlilik birliğinin temelden sarsılması olarak isimlendirilen kurumdur.


Aşağıda, özel sebepler, genel sebep ve anlaşmalı boşanma kurumları ayrı ayrı ve örnekleriyle açıklanmıştır:


1. Zina (Aldatma)TMK m. 161

Eşlerden birinin sadakat yükümlülüğünü ihlal ederek bir başkasıyla cinsel birliktelik yaşaması, Türk Medeni Kanunu’na göre mutlak boşanma sebebidir. Aldatıldığını öğrenen kişinin bu konuda dava açmak için 6 aylık hak düşürücü süresi vardır. Öğrenmenin üzerinden 6 ay geçmesi halinde “zina” iddiasına dayanarak dava açılamaz. Kanıtlar ne kadar kesin olursa olsun mahkemece dinlenmeyecektir.


Ayrıca, kişi, eşi tarafından aldatıldığını öğrenmiş ve 6 ay içerisinde dava açmışsa bile aldatma fiili üzerinden 5 yıl geçmişse, 6 ay içerisinde dava açılmış olması önemsizdir.


Özetle, zina sebepli dava açılabilmesi için öğrenme tarihinden itibaren 6 ay, her halükarda 5 yıllık süre sınırı mevcuttur. Sürenin aşılıp aşılmadığı mahkeme tarafından re’sen (kendiliğinden) dikkate alınır.


  • Süre sınırlarının aşıldığı durumda kişi hala bu konuyu boşanma sebebi yapmak istiyorsa, genel sebebe başvurarak dava açabilir. Zira bu durumun eşler arasındaki güven, sevgi ve sadakat olgularını ortadan kaldıracağı açıktır.


🔒 Dikkat: Eşini affeden tarafın, daha sonra aynı gerekçeyle dava açma hakkı yoktur.


Zina kurumunda bir diğer önemli mesele, aldatılma olayı öğrenildikten sonra aldatan eşin affedilmemesi gerekmesidir. Affetmek için o eşe açıkça “seni affediyorum” denmesi gerekmez. Örneğin eşinizin sizi aldattığını öğrendiniz ve onu tüm dijital platformlardan engelleyerek evden ayrıldınız. Akabinde avukatınızdan hukuki destek alarak zina sebepli boşanma davası açtınız. Aradan geçen süre içerisinde eşinizle tekrar konuşmaya başladınız ve ona onu hala sevdiğinizi belirten bir mesaj attınız. Yahut tekrar eve döndünüz ve geceyi orada geçirdiniz. Ya da araya aracı bir kişi sokarak ilişkinizi düzeltme girişiminde bulundunuz. Tüm bu örnekler af sayılabilecektir. Örnekler çoğaltılabilir. Neticede, eşinizle yeniden evlilik hayatına dönmek istediğinizi gösteren herhangi bir davranış da af sayılacaktır. Karşı taraf bu durumu ispatlayarak zina sebepli davanın olumsuz neticelenmesini sağlayabilir. Zina sebepli davalarda af sayılabilecek davranışlardan uzak durulmalıdır. Bu davranışlar çok çeşitli olabileceğinden ve yoruma açık olduğundan, zina olayından sonraki süreç avukata danışarak ilerletilmelidir.


Son olarak zina, ispatlanması en zor özel sebeplerden biridir. Bu sebeple Yargıtay cinsel birlikteliğin alenen ispatını aramaz. Yargıtay, bazı olayların evli kişiler için zinanın varlığına karine teşkil ettiğini belirtmiştir. Örnek olarak eşlerden birinin karşı cinsle yalnız olarak aynı evde kalmış olması, karşı cinsle sürekli olarak özellikle geç saatlerde ve gece vakti mesajlaşma ve görüşmelerin olması, kadının eşler arasında cinsel birlikteliğin mümkün olmadığı bir tarihe denk gelen dönemde gebe kalmış olması, eşlerden birinin karşı cins başka birini eşi gibi tanıtmış olması gibi. Her ne kadar fiziksel birleşme açıkça ortaya konmuş olmasa da, sadakat yükümlülüğünün ihlal edildiği sonucu çıkmaktadır ve zina sebepli dava hakkı doğar.


"Aldatıldığımı biliyorum ama kanıtlayamıyorum, ne yapmalıyım?" diyorsanız, evlilik birliğinin temelden sarsılması sebebiyle dava açabilirsiniz. Zina ispatlanamasa bile yaşananlar evliliği çekilmez hâle getirmiş olabilir. Bu konuda bir avukata danışmanız halinde yaşananların boşanma davası açmaya yeterli olup olmadığı, ispat faaliyetinin ne suretle gerçekleşebileceği değerlendirilebilir.


2. Hayata Kast, Kötü Muamele veya Onur Kırıcı Davranış (TMK m. 162)

Eşlerden birinin diğer eşin hayatına kast etmesi, ona fiziksel veya ağır psikolojik şiddet uygulaması ya da kişilik haklarına ağır şekilde saldırması durumunda da özel sebepli boşanma davası açılabilir. 


Bu başlık altında ölüm tehditleri,  fiziksel cezalandırmalar, yaralamalar ve öldürmeye teşebbüs gibi fiiller ele alınabileceği gibi; eşi sistematik şekilde hakarete maruz bırakmak, aşağılamak da ele alınabilir. Şiddetin fiziksel olması şart değildir. 


Bu tür davalarda mağdur eşin hayatına kast edildiğini, kötü muamele ya da onur kırıcı davranış gördüğünü ispatlaması gerektiğinden; yaşanan olaylar hakkında suç duyurusunda bulunulması önemli bir delil kaynağıdır. Toplumumuzda özellikle kadınlar, çok çeşitli baskı ve sebeplerle suç ihbarı ve şikayet haklarını ya hiç kullanmamakta, ya da geri çekmektedir. Ancak bu olayların es geçilmesi ileride ciddi hak kayıplarına yol açacağından, mutlaka adli mercilere başvurulması gereklidir. Bu sayede 6284 s. Kanun kapsamında önleyici tedbirlere başvurulması da mümkün olacak ve delil teşkil edecektir. 


🔒 Dikkat: Bu olayların yaşanmasından sonra buna dayalı boşanma davası açmak için fiillerin yaşanmasından yahut öğrenilmesinden itibaren 6 ay, her halükarda 5 yıl geçmeden dava açmalıdır.


Yaşanan olayların üzerinden 5 yıl geçmişse, hiçbir türlü özel sebepli dava konusu edilemeyeceklerdir. Ancak yaşananlar neticesinde eşler arasındaki güven, sevgi ve saygı bağları kopabileceğinden, bu durumun genel sebepli davada bir iddia olarak öne sürülmesi ve ispat edilmesiyle netice elde edilmesi mümkündür.


3. Suç İşleme veya Haysiyetsiz Hayat Sürme (TMK m. 163)

Bir eşin toplum nezdinde küçük düşürücü suçlar işlemesi veya ahlaka aykırı bir yaşam tarzı benimsemesi hâlinde, diğer eşin onunla birlikte yaşamaya ve aile hayatını sürdürmeye zorlanması beklenemez. Bu tip durumlarda süre sınırlaması olmaksızın özel sebepli boşanma davası açabilir. Süre sınırlaması olmadığından dolayı, ”Eşim sabıkalı ama şu an temiz yaşıyor, yine de dava açabilir miyim?" diyorsanız, bu sorunun yanıtı yaşam tarzının bugünkü etkisine bağlıdır. Evlilik hâlâ çekilmez haldeyse, boşanma hakkı doğabilir.


İşlenen suç neticesinde verilen cezanın kesinleşmesi şart değildir. Hatta, yapılan yargılama neticesinde mahkumiyet hükmü verilmesi dahi aranmaz. Yine de bu madde kapsamında boşanma davası açılması mümkündür. Ceza davasının düşmüş olması veya zarar görenin şikayetten vazgeçmesi, boşanma davasını açmaya engel değildir.


Küçük düşürücü suçlar yalnızca cinsel suçlar olmayıp örneğin hırsızlık, dolandırıcılık, uyuşturucu bağımlılığı, uyuşturucu ticareti, kasten öldürme gibi suçlar da bu kapsamdadır. Bu suçların taksirle (kasıtsız olarak) işlenmesi halinde boşanma hakkı doğmayacaktır.


4. Terk (TMK m. 164)

Evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla bir eşin ortak konutu terk etmesi veya haklı bir neden olmaksızın eve dönmemesi boşanma sebebidir. 


🔒 Dikkat: Terk sebebine dayalı dava açmak için eşin evi terk etmiş olması yeterli değildir.


Terk sebebi ile dava açılabilmesi için eşin fiilinin terk olarak değerlendirilebilir bir fiil olması, ayrıca eşin evi terk etmesinin üzerinden en az altı ay geçmiş olması, akabinde terk hâlinin hâlen devam etmesi ve hâkim veya noter aracılığıyla yapılan ihtarın sonuçsuz kalması gerekir. Bu ihtarda eşe, iki ay içinde eve dönmesi gerektiği, aksi takdirde dava açılacağı açıkça bildirilmelidir. Dolayısıyla eş evi terk ettiyse mutlaka avukattan hukuki yardım alınmalıdır. 


Eşin fiilinin terk olarak değerlendirilebilmesi için, terk sebebinin evde kalan eşten kaynaklanmaması gerekir. Örneğin bir eş diğerini evden çıkartarak evin kilidini değiştirirse, ya da onu onur kırıcı şekilde evden kovarsa ya da bir daha gelmemesi için tehdit ederse, bu tip durumlarda giden eşin evi terk ettiğinden söz edilemez. Örnekler çoğaltılabilir.


5. Akıl Hastalığı (TMK m. 165)

Eşlerden birinin akıl hastalığı sebebiyle ortak hayatın katlanılamaz hale gelmesi ve bu hastalığın iyileşmesinin mümkün olmadığının resmi sağlık kurulu raporuyla belgelenmesi durumunda boşanma talebinde bulunulabilir. 


Bu madde, özellikle uzun süreli ve tedaviye cevap vermeyen ruhsal hastalıkları kapsar. Ancak eşin yalnızca hastalığı değil, bu durumun ortak yaşamı çekilmez hale getirmesi de şarttır. Ruhsal rahatsızlığın sadece varlığı değil, evlilik üzerindeki etkisi ispatlanmalıdır.


Sağlıklı eşin yaşamının çekilmez hale gelip gelmediğinin takdiri mahkemenindir. Sosyal hayatta meydana gelmesi mümkün sayısız olasılık içerisinde hakim, öne sürülen nedenlerin bir eşin hayatına nasıl etki edeceğini kendisi takdir eder. Ancak elbette yerleşik içtihatlarla belirlenmiş olan “çekilmez hale gelme” kriterlerinin hangi delillerle ortaya konabileceği konusunda avukata danışılması, neticeye ulaşılması açısından önemli bir adım olacaktır.


6. Evlilik Birliğinin Temelden Sarsılması (TMK m. 166)

Bu genel boşanma sebebi, uygulamada en sık başvurulan yoldur. Taraflar arasında artık karşılıklı saygı, sevgi, sadakat, bağlılık, iletişim ve uyum kalmamışsa ve ortak hayatı sürdürmek her iki taraf için de beklenemez hale gelmişse, evlilik birliği temelden sarsılmış kabul edilir. Bazı durumlarda iletişimsizlik ve duygusal kopuş da sarsılma sebebi olabilir.


Genel sebepli boşanma davalarında süre sınırı mevcut olmadığından taraflar evliliğin ilk gününden bu yana yaşadıkları tüm olumsuz deneyimlere dayanabilirler. Bu yaşananların taraflar arasındaki evlilik ilişkisini tüketip tüketmediği ve tarafların evliliği sürdürüp sürdüremeyeceği konusunda takdir mahkemenindir.


Anlaşmalı Boşanma:

Tarafların anlaşmalı boşanması seçeneğinin değerlendirilebilmesi için öncelikle nikah tarihi üzerinden en az 1 yıl geçmiş olmalıdır. 1 yılını doldurmamış evliliklerde çekişmeli dava açılarak yukarıdaki boşanma sebeplerinden birine dayanılması zorunludur. Bu durumda eğer karşı taraf süreci bir an önce sonlandırmak istiyorsa “davayı kabul” dediğimiz kurumu işleterek davanın haklı olduğunu kabul eder ve yargılama süresini minimuma indirebilir. Aksi takdirde yargılama tüm iddiaların araştırılmasına dek uzayacaktır.


Anlaşmalı boşanılabilmesi için tarafların boşanmaya bağlı tüm neticeler konusunda anlaşmış olması gerekir. Yani protokolde nafakalar, ev birliği içerisinde edinilmiş mal varlıklarının bölüşülmesi, kişisel malların akıbeti, çocuk varsa velayeti, velayet tek tarafta kalacaksa diğer ebeveynin çocukla hangi şartlar altında görüşeceği, kadının soyadı, karşılıklı maddi-manevi tazminat taleplerine ilişkin kararların tamamı hakkında mutabık kalınmalıdır. Tek bir konuda dahi anlaşılamaması durumunda artık anlaşmalı boşanılamaz.


Anlaşmalı boşanmada hâkim tarafları bizzat dinleyip iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirirse boşanmaya karar verebilir. Ancak her konuda anlaşılmış olması, hakimin mutlaka boşanmaya hükmedeceği anlamına gelmez. Protokol maddelerinin onaylanması ve boşanmaya karar verilmesi hususunda takdir mahkemenindir.


Son olarak belirtmek gerekir ki, tarafların yalnızca protokol imzalaması yeterli değildir. Mahkeme huzurunda protokolü onayladıklarını bizzat dile getirmeleri gerekmektedir. Tarafların anlaşmalı boşanmayı ve mevcut protokolü kabul ettiklerine ilişkin beyanları avukat aracılığıyla verilemez. Bu nedenle özellikle yurt dışında olma durumlarında, yurt dışındaki eşin duruşmaya bizzat gelerek katılması gereklidir.


Her boşanmanın hikâyesi farklıdır; bu nedenle kendi durumunuza en uygun hukuki yolu belirlemek için örneklerden ziyade uzman desteği almanız önemlidir.

Yorumlar


Bu gönderiye yorum yapmak artık mümkün değil. Daha fazla bilgi için site sahibiyle iletişime geçin.

© 2035 by Devon+Sark Architetcs. Powered and secured by Wix

Go up

bottom of page